Para Zenginlerinin değil DOST ZENGİNLERİNİN SEMTİ

ANA SAYFA

BİR DENİZ MACERASI

( Metin YÜCEL )

Bir anı da benden ( gruptaki çocukluk  arkadaşlarım  gayet iyi hatırlayacaklardır )

1970 - ya da 71 yılı , Süt mandırasının ( Sahibi  Vlatko' nun babasıydı yanılmıyorsam ) duvarının dibinde ters çevrili bir kayık uzun zamandır duruyordu . Kayık şimdiki Murat Cankat sokak tarafındaydı ve çürümeye yüz tutmuştu , sahibinin kim olduğunu öğrendik ve kayığa talip olduk , 300 TL ye anlaştık ve Boyacı Mustafa diye tanınan Mustafa arkadaşımla ortak  kayığı satın  aldık, çürükleri temizledik , tamiratları yaptık  , ve de macun boya , zehirli derken kayığı denize indirdik .

Aylardan mayıs ortası gibi , daha ilk denize çıkışımızda tüm livarı istavritle doldurduk , çaparilerimiz 20 liydi , iğne iğneye balık geliyordu.. Abartısız 3-4 saatte  80-90 kg istavrit tuttuk ... Tenekelerle balıkları çıkartıyoruz ( kayığı o zamanlar  Sait beyin villasının özel dalgakıranına   bağlıyoruz ) Şimdiki Polat Yalı'nın yerindeydi ( Engin kardeşim iyi bilir , Yusuf turfan da , daha niceleri de )    

İnanın kimse bize bu kayığı niye buraya bağlıyorsunuz demedi , biz de kimseden ayrıca izin de     istememiştik , o zamanlar demek öyleydi ..

Neyse dönelim bol bol tutulan istavritlerin akıbetine : konu , komşu , mahalle sakinleri  istavritlere talip oldular ,
eve götürecek balık kalmadı ama daha ilk gün kayığın parasını fazlasıyla çıkarmıştık .. O zaman bizde poşet filan yok , balığı evlerden gelen kayık tabakların içine göz kararı dolduruyor , borcumuz ne diyene de ver 5 tl yeter diyorduk ,  deniz de bereketin alası vardı o zamanlar ..

Daha sonraları bir çok defalar istavritleri  bedava dağıttığımız da olmuştur , bunu da belirtmeliyim..

Bir zaman sonra  Arto Menteşe arkadaşımız  80 -90 kulaçlık bir tekir ağı getirdi , aylardan artık eylül gelmişti , o ne bereket Yarabbi , akşam gün batarken ağları koyverirken balıkların yakalandığını görüyorduk ..

Ağları nereye attığımızı gizlemenin bir manası yok ( bu da balıkçı esprisi olsun ) ağları nereye atarsanız atın 6-7 kulacın derinine düşmedikçe    envai çeşitte balık gelirdi ...

Hatırlayabildiklerimi şöyle bir sıralarsam : İstavrit , gelincik , lipsoz , öküzkayası  , kırlangıç , zargana , tekir , barbun , ispari , pavurya istisnasız her seferde yakalanırdı ..

Sürpriz olarak da : karagöz , mersin , torik , palamut da defalarca yakalanmıştı ..

Bu kadar berekete  karşı doyumsuzluk dan herhalde , ya da aşırı bereket sebebiyle gece voliye de çıkardık ,( ekim -kasım ayları çok bereketli olurdu ) 2 -  2,5 Kg lık has kefaller , 1 - 1,5 KG lık karagözler , tekirler unutulmazdı ..

Gece lüks lambası eşliğinde tuttuğumuz lüfer ve kofanaları unutmak mümkün mü? 5-6 parça balık tuttuğumuzda balık yapmadı derdik ..

2008 yılının ekim ayında 1 hafta  boyunca uzun oltada sadece 1 adet lüfer yakalayabildiğimi söylersem , bu anılarım  daha da fazla anlam kazanır .. ..Onun içindir ki artık pek denize çıkmıyorum ..
 

Yine 70 -71 e döneyim ; Bir sabah erken saatte tek başıma çapariye çıktığımda , bana 80 - 100 metre mesafede , denizden komple  kendisini havaya fırlatan 100 kg civarında olduğunu tahmin ettiğim bir orkinos bile görmüş ve biraz da  tırsmıştım ..

O günlerden kalma , delil olabilecek hiç bir fotoğrafım yok , üzgünüm ..Ama her şey bugün gibi aklımda.. Bizim çocuklarımız bu balıkları ancak internet de veya ansiklopedilerde görüyorlar buna da üzgünüm . Umarım denizlerimiz eski bereketli ve pırıl pırıl günlerine kavuşurlar ..
 

Herkese sevgi ve saygılarımla ..

Metin YÜCEL

 

Bu sayfalar Yeşilköy Mahalle Muhtarı Bülent YURTSEVER tarafından yapılmaktadır.

SİTEMİZİN SERVİS SAĞLAYICISI www.malopan.com  ADRESLİ KANADA FİRMASI