Para Zenginlerinin değil DOST ZENGİNLERİNİN SEMTİ

ANA SAYFA

Nalbur Simon Deveciyan

 

 

 

Ethem Basri Akgil

 
Merhabalar
 
Nalbur Simon Deveciyan'dan bahsedilince benim de aklıma bazı anılar geldi. Kendisi bizim uçurtmalarımızı aldığımız kişiydi. Renk renk, değişik boylarda uçurtmalar yapar, tavana asardı. Daha sonra kendi uçurtmalarımızı kendimiz yapmaya başladık. Çıtaları, kağıtları da ondan aldık tabii. Ayrıca yağlı boyaları, plastik boyaları, çivileri. Bildiğimiz, nalburdaki malzemeler...
 
 Kapıdan girince sağ tarafta ağızları açık, yan yana dizilmiş tahta kutular içinde toz boyalar vardı. Sonra arka tarafa doğru mevsimine göre soba boruları, dirsekler bulunurdu. Bunlar iki çeşitti. Birincisi, pahalı olan emaye soba borularıydı ki kahverengi olurdu. Sanki nefti olan da vardı gibi hatırlıyorum ama emin değilim. Bir diğer grup soba boruları ise tenekeden yapılan ve ucuz olanlardı. Bu borular monte edildikten sonra yaldız boya ile boyanırdı boyanmasına ama sıcağı gördüğü zaman renkleri giderdi.
 
Bizler o zamanlar, ki altmışlı yıllar, kayık yapmaya meraklıydık. Kayık malzemesi bizim için dükkana gelen yumurta sandıklarıydı. Bunlar büyük boy tahta kasalardı. İçlerine yüzlerce yumurta konur, araları bildiğimiz samanla doldurulurdu. Sandıkların pastacılık literatüründeki adı "tabut" idi. Biz bu tabutları zaman zaman aşırır içinde yumurta unutulmuş mu diye kontrol ederdik. Bulduğumuzda da Reks Sineması'nın biriket duvarına bütün gücümüzle atar, yumurtayı patlatırdık. Sonra da artık o gün ne yapacaksak, tahtaları söker birşeyler yapardık.
 
Hikaye yine böyle bir günde başladı. Tabutu aldık. "Kayık yapalım, işte malzeme" dedik. "Etrafını çuval ile kaplar, sonra da boyayarak suya mukavim yaparız, işte sana kayık" diye düşündük. Öyle her çuval da olmaz. Şeker çuvalları başka, un çuvalları başka. Bizim kısmetimize şeker çuvalı düştü. Kapladık, çaktık. Sıra boyaya geldi. Dünya kadar boya almak lazım ancak para yok. Sonra babamın da durumdan haberdar olmaması lazım. Dükkanın arkasında, birinci katın üstünde bir yer vardı, oraya taşıdık. Boyaları da Simon Amca'dan, paramız olduğu kadar alarak işi bitirmeye çalıştık. Bir seferde büyük bir kutu yerine, her seferde en küçük boydaki kutudan alabiliyorduk. Boncuk mavisi. Bir kaç gün sonra paralar da, kayık da bitti. Aynı malzemeden kürek de yaptık. Sahile taşıdık. Havanın durgun olması lazım. Kayığın altı düz, küpeşte alçak. Çalkantıya bile tahammülü yok. Sıra kimin bineceğine karar vermeye geldi. Sonunda amcamın oğlu Hasan'ın binmesinde karar kılındı. İskelenin yanından kayığı sahile indirdik. O tarafta biraz kumluk alan vardı. Denize doğru ittik, Hasan bindi. Bir kaç metre gitti bile. Kayık su almıyordu. Çok güzel. Kafamı geriye, sahile doğru çevirdim ki bir sürü insan birikmiş bize bakıyor. "Mutlaka" diye düşündüm "bunlardan en az birisi babama haber verir, yandık." Bu arada Hasan yassı kaplama tahtalarından yapılmış kürekleri çekiyor, kıyıdan uzaklaşıyordu. Derken bir dalga geldi, bizim kayık alabora oldu ve battı. Hasan yüzerek kıyıya çıktı evine gitti. O akşam kayık macerasından kimse bahsetmedi. Bizim kayık sevdamız da o yaz için bitti.
 
Tabii o sokaktaki diğer iki esnafı da hatırlamak lazım. Biri, nalburun sağ yanındaki ayakkabıcı Tahsin Usta'ydı. Kötü bir kanser türüne yakalandığı ve çok az bir ömrü kaldığı söyleniyordu ama aradan kırk yıl geçti hala köyde görüyorum onu. Pejo marka mavi bir bisikleti vardı. Simon Amca'nın da vardı ama onunki daha eski ve kahverengiydi. Yeşilköy'de en beğendiğim bisiklet, bizim dükkanın yanıdaki evde oturan marangoz Artin Amca'nın sarı bisikletiydi. (Hala gözümün önündedir. Çok güzeldi. Bir gün o bisikletle trafik kazası yaptı ya da biri çarptı, bilmiyorum, çekti gitti bu dünyadan.)Öbürü de sol yanındaki kırtasiye ve manifatura dükkanıydı. Baba, oğul ve gelinleri beraber çalışırlardı. Güzel yazı dersleri için hokka ve redis uçları ondan alırdık. Annem ve halamlar da oradan yün örmek için çileler alırlardı.
 
Daha fazla uzatmadan burada keseyim de, kimseden şikayet gelmesin. Yoksa hikayeler çok.
 
Herkese saygı ve sevgiler

Ethem Basri Akgil

 

 

Bu sayfalar Yeşilköy Mahalle Muhtarı Bülent YURTSEVER tarafından yapılmaktadır.

SİTEMİZİN SERVİS SAĞLAYICISI www.malopan.com  ADRESLİ KANADA FİRMASI