Para Zenginlerinin değil DOST ZENGİNLERİNİN SEMTİ

ANA SAYFA

SEVGİLİ USTAM ANCELO

(Sener Köksümer)

efemerist@gmail.com

 

 

 

 

1970 öncesi Yeşilköy, tartışmasız İstanbul'un en nezih en güzel banliyösüdür. İtalya, Fransa, İspanya v.b. gibi Akdeniz ülkeleri banliyölerinden hiç bir farkı yoktur, bu nedenle İstanbul Levantenleri yerleşim yeri olarak Yeşilköy'ü tercih etmişlerdir.

Sanırım biraz da bu nedenle Ancelo Meyhanesini burada açmıştır. Ancelo,şimdiki balıkçı lokantalarının olduğu sahilde deniz içine çakılan kazıklar üzerine inşa edilmiş çok güzel bir ahşap meyhaneydi., Yeşilköy Meydan Müdürü olan rahmetli dayımın yakın arkadaşıydı, benim de ağabeyim kadar sevdiğim çok güzel bir insandı.

1957 yılında mahalle arkadaşlarımla minicik oltalarımızı alır Ancelo'nun altındaki isekeleye oturur, üstümüzde çatal kaşık sesleri eşliğinde tuttuğumuz gümüş balıklarını kovalarımıza doldururduk, yani ilk balıkçılığı Ancelo lokantasını altında öğrenmiştik.
Yeşilköy'lü çocuklar genetik bir problemleri yoksa uzun boylu olurlar, bunun sebebi bol iyot, temiz hava, sağlıklı hilesiz gıdalar ve en önemlisi yaşlı, genç herkesin, her gün yüzmesi ve spora olan düşkünlükleridir.

Burada defalarca yazıldı Futbol, basket, voleybol Yeşilköylü gençlerin yaşam biçimi gibiydi. 1966 yılında Ancelo'nun altına giremeyecek kadar büyümüş ve balıkçılığı da bir hayli iyi öğrenmiştik, ben olta balıkçılığından çok zıpkın avcılığına meraklıydım ve her Yeşilköylü gibi çok iyi yüzerdim. O yıllarda Türkiye'de doğru dürüst deniz tüfeği yoktu, buna rağmen balığı bol Yeşilköy'de denizden eli boş dönülmezdi. Bazen o kadar fazla balık çıkardı ki komşulara dağıtırdık. Bir gün iri bir has kefalle eve dönerken Ancelo Ağbi balığı beğendi ona satmamı istedi ben de sattım o kadar çok sevinmiştim ki ilk defa para kazanmıştım. Daha sonra çıkardığım balıkları Ancelo Ağbi'ye göstermeden eve götürmedim, ciddi ciddi harçlığımı çıkarıyordum.

Rahmetli Dayım bir gün İtalya'dan muhteşem bir tüfek getirdi, dünyalar benim olmuştu o tüfekle kolay kolay balık kaçmıyordu, geçen zaman zarfında iyice ustalaşmıştım yanına bile yaklaşamadığım balıkları bile avlayabiliyordum. Yine bir gün gerçekten çok büyük levrek vurdum, levrek vurmak çok kolay değildi biraz şansta yardım etti ve sevinçle kıyıya yüzdüm. Herkes etrafımı sardı Ancelo Ağbi geldi, akşama konukları varmış levreğe talip oldu ve fakat satmam dedim. Israr etti hayır eve götüreceğim dedim dayımlar gelecek onun hediyesi tüfekle ne avladığımı görsün dedim.

Ancelo peki bu balığı kim pişirecek diye sordu, annem dedim işte o anda hayatımı etkileyecek bir konuşma yaptı. "Yavrum Balık ve eti bir kadın asla pişiremez o erkek işidir" dedi, eve gittim anneme balığı ben pişirecem diye tutturdum annem yapamazsın dedi ama dinleyen kim girdim mutfağa levrek buğulama yapıcım. Herkes sofrada beni bekliyor yarım saat sonra tepsiyi ortaya koydum, bir çatal alan bırakıyor berbat bir şey olmuş, annem tekrar tepsiyi mutfağa götürdü balığı yenilebilir hale getirdi.

Bu bana ders oldu ertesi gün doğru Ancelo'ya gittim olan biteni anlattım madem balık erkek işi o halde öğret dedim, tamam dedi ve her fırsatta mutfağına girmeme izin verdi.

Ondan ve aşçılarından çok şey öğrendim. Bugün yemek konusunda eşimin ve dostlarımın dediğine göre süpermişim, "her fırsatta yemek yaptırmak için beni gaza getirmiyorlarsa doğrudur" bu beceriyi, bu keyfi, bu güzelliği elbette o mükemmel insan Sevgili Ustam Ancelo'dan öğrendim. Onu saygıyla anıyorum, ışıklar içinde uyu sevgili abim...

   Sener Köksümer

efemerist@gmail.com

 
 

 

Bu sayfalar Yeşilköy Mahalle Muhtarı Bülent YURTSEVER tarafından yapılmaktadır.

SİTEMİZİN SERVİS SAĞLAYICISI www.malopan.com  ADRESLİ KANADA FİRMASI