Para Zenginlerinin değil DOST ZENGİNLERİNİN SEMTİ

ANA SAYFA

Belki çok şeyimiz yoktu ama , ''çoook '' şeylerimiz vardı

 

ENGİN BOZDAĞ

29/07/2010

 

Metin Kardeşim ne güzel anlatmışsın,evet belki yeni Yeşilköylü dostlarımız '' bıktık sizin bu aynı konu muhabbetinizden'' diyebilirler ama eski bir reklam sloganı vardı:'' Hiç aklımdan çıkmıyor ki...!'' misali biz bunları yazıp okumaktan hiç bıkmayacağız.Evet bunların hepsi gerçek ve bizim kuşaklar bunları birebir yaşadı.

Sener kardeşimin de gecen gün yazdığı gibi Yeşilköylü ,çocukluktan denizle içiçe yaşardı.Bazı günler sekiz on saat bot veya sandalla denizde kaldığımız
olurdu ki akşam yattığımda sabaha kadar yatağın deniz misali dalgalandığını hissederdim.Her zaman iyi kötü bir sandalımız ya da arkadaşlarımızın bir teknesi olmuştu.Şimdiki dönemler gibi mülkiyet duygusu zirvede değildi.Dostluk komşuluk içre, gönüllü bir paylaşım sistemi egemendi.Tutulan balıklar dağıtılır paylaşılır. Bahçemizdeki sebzeler meyveler komşularla bölüşülürdü.

Bereketli günlerdi ,belki çok şeyimiz yoktu ama , ''çoook '' şeylerimiz vardı.Bir kot pantolon,bir spor ayakkabı sahibi olmak zor zanaattı.Metin ve Yusuf hatırlar mahalle takımı ( çimen spor' ) mız'ın formalarını beyaz fanilaları , leğende sulandırdığımız' 'VİKTORYA'' toz boyaları sayesinde elde ederdik.Ama keyifli maçlarımız olurdu, diğer mahalle takımlarıyla iddialı maçlar yapardık.

Çok bereketliydi hayat su kuyudan,sebze meyve bahçeden,balık denizden.Hem de ne balık .Metin saymış işte envai çeşit.Çapariye çıktığımızda 15-16 lı çapariler daha suyun altına 1,5 kulaç inmeden dolardı.''Kolyeee !'' diye bağırıp çekerdik,livarı yetmezdi teknelerin.Akşam tüm mahalle tava balık kokusuyla parfümlenirdi adeta.

Mahalle arkadaşımız Rıza Yüzbaşıoğlu (Rahmetli Şeytan Rıza) 'nun usta zıpkıncılığı sayesinde karagözler,sinaritlerle şenlenirdi midelerimiz.Pavuryaları eliyle koymuş gibi,daldan meyve toplar misali toplardı denizden rahmetli.Bir ara öyle şımarmıştık ki sadece kıskaçlarını yer,kalanını atardık canım pavuryaların.

Dediğim gibi olanın kabul edildiği,onunla yetinilen;hırsların akılların önüne çok ta düşmediği günlerdi.Lüks olan ve bizi çok mutlu eden şeylere örnek derseniz; lambalı radyodan transistorlusuna geçmek.Teldolabından buzdolabına terfi,kuyudaki emme basma tulumbadan motora geçmek diye sıralayabilirim. Şimdiye dönersek ;galiba gençlerimiz üç ay önce almış olduğu ipod un bir üst versiyonunu görünce dertlenip hüsrana düçar oluyor.

Neyse saklambaçları,çakıllı ve doğal sahilimizdeki midye kebaplarımızı,bisikletlerimizi,çay bahçelerimizi filan bir daha tekrar edip kafanızı şişirmeyeyim.

O zamanlar bizler ,o hayat hep aynı şekilde devam edip gidecek zannetmişiz meğer.Ne yazık ki gerçekle öylesine uyuşmadı bu saf ve naif düşüncelerimiz.Gün geldi ani bir sis bastı hiçbir şeyi göremez olduk.Sanki derin bir uykunun koynuna çekti bizi zalim beyazlık,rüya alemlerine yolcu etti.

Sisten çıktık, o derin uykunun koynundan sıyrıldık ki...

İşte tatsız gerçekle kaldık yüz yüze: Ne köy bizim eski köyümüzdür gayri,ne İstanbul o eski İstanbul.

Bir Yeşilköy Masalı'nın da sonuydu bu .Şimdi bir anılar kalmış elde, bildik ama birbirimize anlatmaktan asla vazgeçemeyeceğimiz.Bir de masaldan bölük
pörçük bölümler.

Elden bir şey gelmiyor.

Sevgi içinde kalın,o eski masal köyünü ve o köyün güzel masalını asla unutmayın ve yad edin ki anılarımızda yaşamaya devam eylesin hiçteyse.Bu da
bir şeydir değil mi?

ENGİN BOZDAĞ  29/07/2010

 

 

Bu sayfalar Yeşilköy Mahalle Muhtarı Bülent YURTSEVER tarafından yapılmaktadır.

SİTEMİZİN SERVİS SAĞLAYICISI www.malopan.com  ADRESLİ KANADA FİRMASI