Para Zenginlerinin değil DOST ZENGİNLERİNİN SEMTİ

YEŞİLKÖY ANILARI YEŞİLKÖY TARİHİ YEŞİLKÖY FOTOĞRAFLARI YEŞİLKÖY'ÜN TARİHİ YERLERİ SEVİLEN KİŞİLER ÜNLÜ KİŞİLER HABERLER MUHTARIMIZ

REKS  SİNEMA ANISI ( İsmail SEÇKİN )

( İsmail Seçkin )

Sevgili Bülent Yurtsever,

Eskilerin bir lafı vardır “ Her marifet, iltifata tabidir” derler . Ama sizin bu siteyi kurmakla yaptığınız marifet, kanımca iltifatların büyüğünü hak ediyor. Herhalde gelen teşekkürleri kabul etmekten yorulmuşsunuzdur ama ben Yeşilköylülük ruhunu yeniden uyandırdığınız için sizi tebrik ediyor,  minnet ve teşekkürlerimi tekrar iletmek istiyorum ve günün moda deyişiyle “ Durmak yok, yola devam” diyorum. Ancak bu deyişe de kendimce “daha uzun yıllar” sözcüğünü de eklemek istiyorum.

 Şu sıralar sık sık adı geçen yazlık Reks sineması ile ilgili bir anımı sizlerle paylaşmak istedim. Tahmin ederim 1970 li yıllardı. O akşam Reks sinemasında Anthony Queen’in

“ KASABANIN SIRRI  (The Secret of Santa Vittoria) filmi oynuyordu. Biz yaz gecelerinde hemen her gece  yaptığımız gibi, kalabalık bir grup arkadaşımla saat 20,30 da Yeşilyurt çarşısındaki Akbank’ın önünde toplanmış ve büyük bir neşe içinde genellikle her akşam yaptığımız gibi Röne park yolundan yürüyerek Reks sinemasına gitmiştik.  

Bu filmi daha önce seyredenlerinde çok iyi hatırlacakları gibi; film de  2. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru İtalya'da şaraplarıyla ünlü Santa Vittoria kasabasının ahalisinin, ürettikleri kaliteli şarabı, geri çekilmekte olan Alman askerlerinden saklamalarının öyküsü mizahi bir dille anlatılmaktadır ve bir direnişin öyküsüdür. Almanların kasabaya geleceğini haber alan kasaba halkı, kasabanın çok önemli bir ürünü ve geçim kaynağı olan  bu şarabın Nazilerin eline geçmesini engellemek  için onu köyün hemen yakınındaki bir dağdaki gizli mağara içinde saklamaya karar verirler. Fakat zaman çok azdır ve Naziler kasabaya girmek üzeredir. Bu nedenle  işin çok çabuk yapılması gerekmektedir. Bunun için, üretilmiş şarapların toplandığı mahzen ile dağdaki gizli bu mağara arasında, kasaba halkı yaşlı, kadın, genç ve çocuklardan oluşan çok uzun tek sıra bir insan köprüsü oluşturur ve elden ele şarap şişelerini dağdaki gizli mağaraya ulaştırmaya çalışırlar.” Ancak filmin, çok can alıcı noktası olan bu sahne, yönetmen (Stanley Kramer) tarafından fazlaca titizlikle işlenmiş ve epeyce uzun sürmekteydi. İşte filmin tam bu sahnesinde, birkaç genç, sinemanın büfesi önünden topladıkları boş şişeleri kasa içinde getirerek en ön sıradan başlamak üzere elden ele iletmeye başladılar. Biraz sonra bu güzel oyun, giderek yükselen kahkahalar ile tüm sinemada bulunanlar arasında, büyük bir ciddiyetle uygulanmaya başladı. Filmin çok uzun olan bu sahnesi boyunca, onlar sahnede bu şişeleri dağa taşırken, bizler de, sinemada bulunan yaşlı, genç, çocuk tüm kişiler hepimiz bu sevimli oyuna katılarak, büyük bir neşe ve büyük ciddiyet içinde boş şişeleri elden ele taşımayı keyifle sürdürdük.

İnanın o sahne bittikten sonra bile bir süre sinema da hem şişe taşıma işi ve  kahkahalar hala devam ediyordu. Bizler böylelikle filmden kısa bir süre koparak kendi oyunumuzu sürdürmüştük. Hele çıkışta sevgili börekçimiz Babula’nın Reks çıkışına getirdiği sıcak açmalarını yemek bu güzel gecemize daha bir keyif katmıştı………….

Yazlık sinemamız gerçekten de bunun gibi küçük sevimli oyunlarla bizleri kaynaştıran önemli bir unsurdu ve o yüzden köyümüz de her zaman büyükler küçüklere sevgi ile bakarken, küçüklerde  büyüklere karşı saygılarını eksik etmezlerdi. Biz o akşam orada bulunan kişiler hem nefis bir film izlemiş ve hemde kendimizi filmin bir parçası gibi hissederek, bu küçük sevimli oyuna katılıp, keyifli zaman geçirmiştik.

İşte beldemiz sakinlerinin birarada eğlenmesini sağlıyan ve bizleri birbirimize kaynaştıran tüm bu eğlence mekanlarımız, yazlık fim ve o zamanın popüler sanatçılarının konserlerine sahne ev sahipliği yapan Reks sineması, Sineak sineması, Yeşilyurt tren istasyonunun hemen yanındaki yazlık sinemamız, kışlık Divan sinemamız, bir arada bir Yeşilköylülük- Yeşilyurtluluk  ruhu içinde büyük bir heyecanla yazın  maçlar izlediğimiz Yeşilköy futbol sahamız, Çınar önündeki “geleneksel turnuvaları”’nın yapıldığı küçük sahamız, Nahiye bahçesinde akşamları zevkli ve birbirinden heyecanlı basketbol, voleybol ve ara sırada boks maçları ve konserler izlediğimiz sahamız, işte Yeşilköy’ümüze büyük bir canlılık katan tüm bu eğlence ve spor alanlarımız yerlerine hiçbir şey konulmadan ve  içimizde yeri doldurulmaz büyük bir boşluk bırakarak, bir bir ortadan kaldırıldı. Maalesef  o günleri yaşamış olan kişiler şimdi ancak bu giden şeylerin beldemiz için nekadar önemli olduğunu anlıyabiliyoruz. Hani derler ya “ bir şeyin değeri ancak onu yitirdikten sonra anlaşılır” galiba buda öyle oldu.

Geriye dönüp baktığımda pek çok anı canlanıyor gözümün önünde. Yazın Haziran-Temmuz aylarında hafta arası hergün 16-20 arasındaki saatlerde Çınar sahasındaki futbol turnuvası maçları, hafta sonu Cumartesi günleri Yeşilköy Kütür Sporun akşam üstü15-19 saatleri arasındaki 2 takım halinde yaptığı futbol maçları, Pazar sabahları Yeşilköy Jimlastik klübünün 09-13 saatleri arasındaki 2 takım halinde yaptığı futbol maçları, aynı gün öğleden sonrada  Yeşilköy Gençlik Klübünün saat 13 – 17 arasındaki jünyör, Genç takım ve A takım olmak üzere 3 takım halindeki futbol maçları büyük bir kalabalık seyirci kitlesiyle izlenirdi. Akşamları ise yukarıda bahsettiğim sinemalarda ya film yada bir konser , Volare sahasında kurulan Telgezer Sirki çoğu Yeşilköylünün ilgiyle izlediği etkinliklerdi. Sporseverler ise yine yaz akşamları, Nahiye bahçesinde, Yeşiköyümüz de yaz tatilini geçiren ünlülerle, Önder, Zeki, Hüseyin Alp gibi ünlülerden oluşan Yeşilköy takımının  iddaalı basketbol maçları, ulusal yada uluslar arası voleybol turnuvaları  ve boks maçlarını  büyük bir keyifle izlerlerdi . Nahiye sahasın da bile arasıra konserler verildiği olurdu. Bunlardan birinde de 1960 lı yıllarda, bizim Yeşilköy gençlik klübü jünyör takımında oynadığımız yıllarda tüm takım arkadaşlarımla birlikte “MAVİ IŞIKLARIN” konserinde sahne yapımı ve organizasyonunda görev yaptığımızı hatırlıyorum. O yıllarda gerek yazlık sinemalarımıza gerek de Nahiye bahçemize konser vermek için  gelenler arasında o dönemlerin en popüler sanatçıları,  Mavi ışıklar, Beyaz kelebekler, Cem Karaca, Sezen Aksu, Ersan, Tanju Okan, Berkant, Selçuk ve Rana Alagöz şimdi hemen hatırlıyabildiklerim. İşte böylesine her günü ayrı bir canlılıkta olan Yeşilköy’den maalesef bugünlere geldik. O yüzden sevgili Engin beye mısralarında “Nideyim şimdi Yeşilköy’ü yiğenim “ derken hak vermemek elde değil.

Önceleri bizler bu canlı Yeşilköy’ümüzde hepimiz başrol olmasa da az veya çok bir rol üstlenmiş oyuncular iken, şimdi hepimiz neyazık ki sanki üzerimize ölü toprağı değmiş kişiler olarak, yazın dışarıdan gelip piknik yaparak, denize girerek köyümüzün keyfini çıkaran kişileri sadece izleyen seyirciler konumuna düştük. Yani bir zamanlar sahnede oyuncu olan bizler, şimdilerde sahneyi onlara bırakarak tibüne çıkmış bir duruma geldik maalesef. Ancak yok olduğunu düşündüğümüz bu ruh, geçen yaz yine trübünden sahneye inerek OLİMPİYAT PARK’ı yerine ALIŞVERİŞ MERKEZİ ve OTOPARK yapılması ile ilgili çıkmış bir projeyi yaklaşık 2,5-3 ay gibi bir süre büyük bir dayanışma içinde, mükemmel bir direniş örneği göstererek, geceleri dahi bu direnişi sürdürerek yeniden çok güçlü bir şekilde  ortaya çıkmış oldu. Böylelikle bir arada gücümüzün ne kadar büyük olduğunu bu olay bize çok güzel anlatmış oldu. Şimdi bazı konularda daha umutluyum……..Burada bu büyük direnişte gece gündüz o bölgede kalarak aktif rol oynıyan tüm belde arkadaşlarıma da teşekkür ve minnet duygularımı bir kez daha iletmek istiyorum. 

Filmin devamına gelince…………,  isterseniz sevgili muhtarımızın hoşgörüsünü daha fazla zorlamadan bu yazımı burada bitireyim.……… ……. Ama filmi seyretmeyenlere rahatlıkla tavsiye edebilirim ……..

Sevgilerimle

İSMAİL SEÇKİN

 

Bu sayfalar Yeşilköy Mahalle Muhtarı Bülent YURTSEVER tarafından yapılmaktadır.

SİTEMİZİN SERVİS SAĞLAYICISI www.malopan.com  ADRESLİ KANADA FİRMASI