Para Zenginlerinin değil DOST ZENGİNLERİNİN SEMTİ

ANA SAYFA

Angeli'nin dükkanı

 

 

 

Ethem Basri Akgil

 

TEKRAR MERHABALAR KARDEŞLERİM,
 
          DÜN SİZE  ESKİ YEŞİLKÖY'DEN BAHSETTİM.BUGÜN SİZİ SIKMADAN DEVAM ETMEK İSTİYORUM ESKİDEN KIŞ ÇOK SERT GEÇERDİ TABİ BU O KADAR BİNALARLA DOLU OLMADIĞI İÇİNDİ.HANGİ SENE HATIRLAYAMAYACAĞIM KÜÇÜKTÜM,DERLERDİ Kİ PLAK FABRİKASINA KADAR KURTLAR İNMİŞ.ZATEN.DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ BABAM KAYAKLARINI TAKIP KAYARDI,İSTASYON CADDESİNDEN AŞAĞI...
 
         

Angeli'nin dükkanı

 

Angeli'nin dükkanı İstasyon Caddesi'nde, Merkez Eczahanesi'nin yanındaydı. Birkaç basamakla dükkana çıkılırdı. Dükkan kapısı ortada; sağında ve solunda vitrinleri vardı. Yılbaşında kar manzaralı bir hal alırdı vitrinler. Dediğiniz gibi kaplama kağıtlarını da oradan alırdık. Ayrıca Matchbox isimli küçük arabalar vardı. Dökümden, ağır. Tanesi 2.5 lira idi. İngiltere'den geldiği söylenirdi, şimdiki gibi Çin'den değil. O arabaların koleksiyonunu yapardım. Eski model, klasik arabaların tanesi ise 5 liraydı. Tam 75 arabam olmuştu o zamanlar. Başka oyuncaklar da vardı. Çok güzel dükkandı. Kendine has bir kokusu vardı. O dükkanı daha sonra Hüseyin diye biri devraldı o şekilde muhafaza edip işletti.
 
Dünkü yazımda bahsettiğim dükkan ise sinemanın sokağının hemen başındaydı. Yeşilyalı Sokağı'nın. Sokağa girer girmez sol tarafta Bakkal Niko'nun evi vardı. Bahçe kapısından girilir soldan merdivenle yukarı çıkılırdı. Evin altında, sokağın tam köşesinde Hasan Yeldan'ın mezeci dükkanı vardı. Niko Ağabey'in parseli içinde, her zaman boş duran bir ev daha vardı. Bahçe kapısının sağında. Ondan sonra bahsettiğim manifaturacı ailenin dükkanı gelirdi. Bu aile museviydi. Babalarının ismini hatırlayamadım ama oğlunun adı Zeki idi. Daha sonra da Simon Deveciyan'ın nalbur dükkanı. Simon Amca'nın oğlunun hastalığını ben Bakkal Niko'dan dinlemiştim o zamanlar. "Bir gece dişi kanadı, durmadı. O sonu oldu" demişti. Kan kanseri olduğunu sandığını söylemişti.
 
Yine aynı sokakta kasap Hristo'nun evi vardı. Küçük ahşap bir ev. Bir de çocuk doktoru olan Dr. Dakos. Beni bebekken götürmüşler de ameliyattan kurtarmış. Yoksa yanlış bir teşhis sonucu ameliyat edeceklermiş ki daha birkaç aylıkmışım. Sene 1958. Allah razı olsun.
 
Sokağın sonunda, Mezarlık Sokağı ile Yeşilyalı'nın kesiştiği yerde sarı renkli, ahşap bir ev daha vardı. Sonra yıktılar. Şimdi arsa olarak duruyor. O evin de terzi Ekonomidis'e ait olduğunu hatırlıyorum. Kendisi çok önemli bir terziymiş zamanında. Bir çok ünlüye giysiler yapmış.
 
Sokağı geçince yüksek kirli sarı duvarlarla çevrili bir bahçe gelirdi. Bu çevre duvarı oldukça kalındı. Üstü aynı evlerin damındaki gibi Osmanlı tarzı kiremitle kaplıydı. Arsanın diğer tarafı İstanbul Yolu'na kadar giderdi. O zamanlar adı buydu. Şimdi İstanbul Caddesi diyorlar. Bu bahçenin içinde meyva ağaçları vardı. Duvara yakın olanları incir ağaçlarından reçellik incir toplardık. Hatta yaz başında bahçe içindeki güller duvarın üstünden aşar yola sarkardı. Onların da reçeli güzel olurdu. Kimin arazisiydi bilmiyorum. Büyük bir bahçeydi. Duvardan atlayıp içeri de girerdik. Köpek olacak diye korkardık da hiç köpek görmedim ben. Bir de şeftali ağaçları vardı, küçük boyda.
 
Yolun karşısında, tam köşede büyük bir ahşap ev. Hala durur. Tabii içi beton dışı kaplama şimdi. O ev "matmazel"e aitti. Biz adını o zamanlar öyle bilirdik, bir efsaneydi. Bir de Stefan vardı, ağabeyimiz. O evde otururdu, müzisyendi. Yaz akşamları gül, ıhlamur ve serin deniz kokularıyla beraber sahilde yürürken evden yükselen piyano, akordeon ve gitar nağmeleri bize eşlik ederdi. Bu paragrafta geçen isimler konusunda müteredditim, belki tashih gerekebilir.
 
Yeşilyalı'dan geriye döndüğümüzde, bu ahşap evden sonra bir ev daha vardı ki şimdi güzellik salonudur. Sonra Reks Sineması gelirdi. Yanında bizim her zaman oynadığımız arsa. Hayatımız orada geçerdi. Kenarlarında bir sıra çitlenbik ve akasya ağaçları vardı.  Bu arsada en çok çadır kurardık. Ağaç üstüne platform çakar ev diye sevinirdik. Akasyalar açtığında göbeklerinden özlerini emerdik. Çitlenbik toplar boru ile birbirimize fırlatırdık. Olgun çitlenbikleri ise yerdik. Tombul ve mayhoş olurdu. Çekirdekleri de tekrar boru ile fırlatırdık.
 
Sinemanın bir kapısı da, perdenin sağından bu arsanın çıkışına açılırdı. Kapıdan çıkar çıkmaz karşıda Hazaros Amca'nın bahçesi vardı. Sola kıvrılır, Sobacı Turgut Amca'nın dükkanının önünden Demirci Çıkmazı'na bağlanırdı.
 
Bu arsadan sonra Yeşilyalı Sokağı'nın İstasyon Caddesi ile birleştiği köşede, caddeye paralel, bitişik nizam beş ahşap ev vardı. Köşedeki evde bütün mülklerin sahibi, biraz evvel de değindiğim "matmazel" otururdu. Çocukluğumda oldukça yaşlıydı. Nadiren evinden çıkardı. Her zaman çok şıktı. Şapkası, vuali, incecik vucudü ve yüksek topuklu ayakkabıları ile kapıda bekleyen arabaya biner giderdi. Biz onun kiracısıydık ve ortadaki evde otururduk.
 
İkinci evde Deli Münevver Hanım Teyze ile kızı İnci otururlardı. İnci'nin çok güzel bir kız olduğu ancak uyuşturucu müptelası olduktan sonra ailenin hayatının mahvolduğu söylenirdi. Bizim iyi komşularımızdı, iyi insanlardı. Sanıyorum ki davranışlarındaki değişik tonlar onlara bu şekilde bir ismi yakıştırmalarına sebep olmuştu. İnci son zamanlarda çok şişmanlamıştı. Yaz kış incecik elbiselerle dolaşır, kendi kendine konuşur, güler bazan da ağlardı. Bazı geceler yandaki evden gelen şiddetli kavgalarla uyanır, hem üzülür hem de korkardık. Sonra intihar etti, gitti. Annesi ve dayısı kaldı. Dayı da zaman zaman bu eve gelip kalan biriydi. O da uyuşturucu kullanırmış derlerdi. Bir gece mangal başında kendinden geçip üstüne düşünce yandı. Allahtan yangın çıkıp eve sirayet etmedi.
 
Üçüncü evde biz otururduk. Şimdi waffle'cı olmuş. Önündeki çitlenbik ağacı hala durur. Dalları birinci katta pencereye değerdi.
 
Dördüncü evde Madam Fofo otururdu. Simsiyah saçları, kıpkırmızı rujlu dudakları vardı. Güler yüzlüydü. Beşinci evde ise Dr. Alp ve eşi Neriman Hanım otururlardı. Bunlar hakkında fazla birşey hatırlamıyorum. Sonra da Bakkal Niko'nun dükkanı. Babalarımız, hatta dedelerimiz bile mahalle arkadaşlarıydı.
 
Yine kendimi kaybetmişim. Hemen kesiyorum. Herkesin bayramı kutlu olsun.
 
Selam ve sevgiler
 

Ethem Basri Akgil

 

 

Bu sayfalar Yeşilköy Mahalle Muhtarı Bülent YURTSEVER tarafından yapılmaktadır.

SİTEMİZİN SERVİS SAĞLAYICISI www.malopan.com  ADRESLİ KANADA FİRMASI