Kuşaklar boyu aktarmıştı eski gençler, yeni
gençlere bu bayrağı hep şanla şerefle, Eker'lerden,
Antuanlar'dan, Enop'lardan; Fikret'lere, Cem'lere,
Murat'lara. Toros'lardan, Aram'lara, Garo'lara ...
Efsane isimlerdi hepsi, hele köyün diğer
efsane takımları Gençlik ve Kültür maçlarında, bir de ezeli
rakip Sahakyan'la maç olunca devleşirdi hepsi, sonuç ne
olursa olsun en üstte onur, seyir zevki ve keyif kalırdı.
Kokor, Bedo, Kemal, Zadik, Cengiz; Garbis,
Vasil, Mustafa, Berç, Suat izlemek büyük zevkti hepsini,
saha ve seyirci cümbüşü ahenkli bestelerini sunardı her
Pazar.
Önce sahalarımızı aldılar elimizden yerine
beton yığınları vererek, dostluklarımızı ve amatör
ruhlarımızı gaspettiler sonra, bizleri hapsederek ruhsuzluk
galerilerine.
Şimdi ne Cengiz var, ne Hampo, ne Bedo, ne
Rafi. Ne Aziz kaldı, ne Berç,ne Serhan,ne Metin,ne Levon ne
de Ümit...
Artık rastlayamazsınız o üç
harfin tatlı dizilişine: YJK diye.

Ne kulüp binası, ne de mavi beyaz heyecanın
emekle terle ıslanmış formaları yoklar şimdi.
Pazar günleri yolunuz eskiden büyük saha olan
bölgeden geçerse ve de yerini bilen eskilerdenseniz o
sahanın; bazen coşku dolu uğultulu bir ses duyarsanız
şaşırmayın sakın;
O ses belki de; zengin anılar bahçesinden bir
YJK lı'nın yaşattığı gol sevincidir, mavi beyazlı formasının
renklerinden aksetmiştir, o şenlikli maçların seyirci
kalabalıklarının dost sesidir, ya da bir Yeşilköy masalının;
hasretlerinizin ve gençliklerinizin çağrısının sesidir o...